Tebliğde Üslubun Önemi,Sözün Hikmeti ve Gönlün Anahtarı

Hakikatin yeryüzüne duyurulması gibi azim bir sorumluluk, omuzlara yüklenmiş kutsal bir emanettir.

Bu kutlu vazifeyi eda ederken yalnızca gerçeğin safında kararlılıkla durmak kafi gelmez; aynı zamanda bu gerçeği gönüllere ulaştırırken sarf edilen kelimelerin ve benimsenen üslubun da derin bir hikmet içermesi elzemdir.

Zira ağızdan çıkan her bir lafız, muhatabın kalbinde ya şifa bulan bir esinti gibi ferahlık verir ya da dikenin battığı yerde açtığı yara misali acı bırakır.

Tebliğin ruhu, onu taşıyanın ifade biçiminde gizlidir.

Sert bir tavır, kırıcı bir dil, hakikatin nurunu dahi gölgeleyebilir.

Oysa mülayemetle, tahammülle, gönül alıcı bir edayla ve ihlasla söylenen sözler, en katılaşmış kalplerin dahi anahtarı olabilir.

Bu hasletler, adeta tebliğcinin kuşanması gereken manevi zırhlardır; muhatapla aradaki buzları eriten, güven köprüleri kuran temel taşlardır.

Hakikati güzellikle sunmak, mesajın tesirini katbekat artırır.

Unutulmamalıdır ki, Yüce Yaratan her işte güzelliği sever ve kullarından da her şeyi “ihsan” mertebesinde, yani en güzel şekilde yapmalarını bekler.

İnsanlara Rabbinin ayetlerini, peygamberlerinin sünnetini anlatırken takınılan tavır, sergilenen edep, kullanılan dil, bizzat tebliğ edilen dinin bir yansımasıdır.

Eğer tebliğci kaba, aceleci veya samimiyetsiz görünürse, muhatap hakikatin kendisine ulaşmadan önce bu olumsuz tavırdan ötürü perdelenebilir.

Tam aksine, sabırlı, güler yüzlü, halden anlayan ve içten bir yaklaşım, kalplerdeki ön yargı duvarlarını yıkarak mesajın içeriğinin berrak bir şekilde algılanmasına zemin hazırlar.

Sözün en güzelini seçmek, bir lüks değil, bir gerekliliktir. Bu, sadece edebi bir incelik değil, aynı zamanda derin bir ahlaki sorumluluktur.

Her kelime tartılmalı, nereye varacağı düşünülmeli, karşılık olarak ne uyandırabileceği hesap edilmelidir.

Öfkeyle söylenen hak söz, haksızlığa dönüşebilirken, nezaketle yoğrulmuş bir nasihat, en kibirli insanı dahi düşündürebilir.

Dolayısıyla, bu ağır görevin bilinciyle hareket eden kimse, yalnızca ne söylediğine değil, nasıl söylediğine de azami özeni göstermelidir.

Yumuşak huyluluk, tahammülkâr olmak, insanlara değer veren bir nezaket sergilemek ve tüm bunları yalnızca Allah rızası için yapmak; işte bunlar, tebliğ yolunda ilerlerken kişinin en büyük yardımcıları ve başarısının anahtarlarıdır.

Zira ilahi yardım ve bereket, ancak güzellikle bezenmiş, samimiyetle harmanlanmış çabaların üzerine iner.

Tebliğ, sadece bir bilgi aktarımı değil, aynı zamanda bir gönül köprüsü kurma sanatıdır ve bu sanatın en etkili malzemesi güzel ahlak ve hikmetli sözdür.

Bize Ulaşın

Soru, talep ve önerileriniz için bize yazabilirsiniz.